Logo
Logo

Command Palette

Search for a command to run...

Bugün Günlerden Gazze

Ali Toraman
3 Kasım 2025
Bugün Günlerden Gazze
Gazze’deki mücadelenin 2. yılını geride bıraktık. Kardeşlerimizin bombalarla; soğuk ve sıcakla; açlıkla ve susuzlukla mücadele ettiği 2. yılı... Bu zaman diliminde Müslüman kardeşlerimizin kimisi evlerinden, kimisi ailesinden ve sevdiklerinden oldular. Bu kayıpları ana hatlarıyla şu şekilde açıklayabiliriz: 7 Ekim 2023’ten bu yana süren saldırılarda 18.000’den fazla çocuğun hayatını kaybettiği bildiriliyor. Bu, günlük ortalama 26 çocuğun yaşamını yitirdiği anlamına geliyor. Toplamda 50.000’den fazla çocuğun öldüğü ya da yaralandığı söyleniyor. Hayatta kalabilen on binlerce çocuğun ise anne ya da babasından en az birini kaybettiği belirtiliyor. Bu can kayıplarının en kötü nedeni de açlık ile sınanması... Gazze Şeridi’nin kuzeyinde iki yaşından küçük her üç çocuktan birinin yetersiz düzeyde beslenmeyle karşı karşıya olduğu belirtiliyor. Sağlık ve barınma durumuna baktığımızda hastanelerin büyük bir kısmı ya hasar gördü ya da işlevsiz hale geldi. Bu durum, yaralı veya hasta çocukların, özellikle de özel bakıma ihtiyacı olan “prematüre” (erken doğan) bebeklerin hayatta kalma şansını ciddi şekilde azalttı. Bu süreç içerisinde ümmet, gerek boykot çalışmaları, gerek dua ve zikirler, gerekse de yöneticileri harekete geçirmek adına yaptıkları çağrılar ile ellerinden gelenin fazlasını yapmaya gayret gösterdi. Kimi çocuklar, aldığı bakkal eşyasının İsrail ürünü olduğunu görünce “Bakkal amca, bunu geri veriyorum. Çünkü bu eşya katil ürünüdür.” deyip aldığını verdi; kimi anneler ve bacılar kollarındaki altınları Gazze’ye bağışladı; nice müminler ise kürsülerinden ve sosyal medya hesaplarından Gazze’yi gündemde tutmaya çalıştı. Hele ki meydanlar bu süreç içerisinde neredeyse hiç boş kalmadı; taşlanmadıkları ABD ve İsrail konsoloslukları bırakmadı. Hâlâ ümmetin evlatları, orduların Gazze’ye gitmesi, kanlı ticaretin kesilmesi adına yöneticilerine çağrıda bulunmaya devam ediyor. Heyhat, Gazze bu sınavı kazanırken yöneticiler ise kaybetti. En son, kardeşlerimizin yemek ve sağlık ihtiyaçlarının giderilmesi için birçok ülkeden kimselerin katıldığı Sumud Filosı büyük bir girişimde bulundu ve bu işgal ablukasını kırmak için Gazze’ye gemilerle yola çıktılar. Ancak maalesef onlar da gasıp Yahudi varlığının müdahalesi ile karşılaştılar. Zira onlar, bir avuç yiğit insanlardı ancak yöneticiler onları da yalnız bırakmıştı. Sumud filosu konusunda ümmetin, yöneticilerinden istediği şey, “Gazze’ye Selahaddin olamadınız, bari Sumud’a Barbaros olun!” idi. Ve hâlâ Türkiye’den de olmak üzere birçok aktivist, gasıp Yahudi varlığının hapishanelerinde tutsak vaziyetteler. Ümmetin evlatlarının yapmaya çalıştığı şeyler, Resulullah (s.a.v)’in şu kavlinden başka bir şey değildi: “Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez.” Evet, bugün günlerden Gazze. Geçirdiğimiz bu iki yıllık süreçte hayır ve şer, gece ile gündüz gibi kendini belli etti. Birçok kimsenin maskesi düştü, birçok kimse uyandı ve bu işin köklü çözümü için harekete geçti; farklı fikirlerini bir kenara bırakıp Gazze için birleşti. Bazen sınırlara yürüdüler, bazen sözü muhatabına söylemek için yöneticilerin merkezlerinin önüne gittiler. Öyle ya, İslam âleminin yöneticileri ordularını harekete geçirmeliydiler. ABD ve İsrail’den değil, sadece Allah’tan korkmalıydılar. Çünkü sadece Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber’dir. Ve buna binaen İslam’ın hayata hâkim olması için, Müslümanların fikrî ve fiziki işgallerden kurtulması için ivedilikle 2. Raşid-i Hilafet Devleti’ni yöneticilerin ikame etmeliydiler. Acı ve imtihanlarla dolu şu iki yılı geride bırakırken elbette düşünmekten, yazmaktan, konuşmaktan ve sözü muhatabına söylemekten vazgeçmeyeceğiz. Zira Resulullah (s.a.v)’in şu buyruğu, bize neler yapmamızı göstermeye devam ediyor: “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki bu imanın en zayıf derecesidir.” Bu minvalde bize düşen görev ise, bu zulme engel olamıyorsak onu her yerde yaymak, paylaşmak, boykotlar etmek, katil İsrail’in yaptıklarını diğer Müslümanlara ve vicdanlara anlatmak; İslam âleminin yöneticilerine şu çağrıları yinelemekti: Ordular Aksa’ya! Ordular Gazze’ye! Tek çözüm Hilafet! Tâ ki Allah (C.C)’ın rahmeti tecelli edip bizlere nusretini gönderdiği o müjdelenmiş günlere kavuşana; sonrasında da İslam’ın devletiyle İslam’ı cihana taşıyabilmek için cihad edene dek.